Sosyal Medya

Makale

Dicle ve Fırat’ın çağrısı

CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan ve AK Parti birkaç senedir Sykes-Picot haritasını sorguluyor, emperyalistlerin “Böl ve yönet” siyasetinden mütevellit ülke hudutlarının sun’î olduÄŸunu vurguluyor ve OrtadoÄŸu denilen bu topraklara giydirilen deli gömleÄŸini parçalama temayülü sergiliyor.

Bölgesel birliğin ihyasına matuf olan bu tavır yüzde yüz doğru bir tavır.

BirliÄŸin ihyasına iliÅŸkin “komÅŸularla tam entegrasyon” söylemi de yüzde yüz doÄŸru bir söylemdi.

Misak-ı Milli’ye vurgu ise bana o kadar doÄŸru görünmüyor.

“Kimsenin bir karış toprağında gözümüz yok”un inandırıcılığını sorgulatmaya ve Türkiye’nin manevra sahasını daraltmaya el veren bir söylem bu.

Halep yahut Musul’un Misak-ı Milli sınırlarına dahil olduÄŸunu vurguladığımızda fitne-fesat ehlinin eline koz verip “Türkiye buraları kendi topraklarına katmak istiyor, bölge halklarının selameti bahane” tezviratına çanak tutmuÅŸ oluyoruz.

Türkiye’nin mevcut sınırlarına elbette kendi isteÄŸimizle çekilmedik ve büyümeyi elbette arzu ediyoruz; ama komÅŸu ülkelerin topraklarını onların elinden alarak deÄŸil, onların topraklarıyla bizim topraklarımızı -aslında hepimizin müşterek topraklarını- birleÅŸtirerek.

Tercih edeceğimiz söylem, bunu en ufak bir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ifade eden bir söylem olmalı.

ErdoÄŸan’ı tanıyorum, biliyorum; “Misak-ı Milli” derken ulus devlet sınırlarımızı geniÅŸletmeyi deÄŸil bölge halklarının birliÄŸini yeniden üretmeyi kastettiÄŸini anlamıyor deÄŸilim; aslında Misak-ı Milli’nin zaten bölge halklarının müşterek misakı olduÄŸunu da müdrikim; yine de, son asrın zihinlerde meydana getirdiÄŸi büyük tahribat göz önünde tutularak, yeni ‘formülasyonlara’ teveccüh etmek gerektiÄŸi kanaatindeyim.

Ãœstad Sezai Karakoç, bölge ülkelerinin “birleÅŸerek büyümesini” vazediyor mesela.

Tam da bu işte: Birleşerek büyümek.

Sen komşunu büyütüyorsun, komşun seni büyütüyor.

Müşterek çatının ismi cismi bahs-i diğer.

Türkiye, Suriye ve Irak toprakları için “Dicle-Fırat Federasyonu”nu teklif ediyor üstadımız.

Şahsen benim başım gözüm üstüne.

***

Åžimdi Sezai Karakoç’un Ä°slam BirliÄŸi literatürünü yeniden okumanın tam zamanı.

Haydi, hemen başlayalım:

“CoÄŸrafî ÅŸartlar, bize, artık bu sınırların tartışma gününün geldiÄŸini gösterdiÄŸi gibi, tarih de, tarihî ÅŸartlar da bizi bu noktaya doÄŸru zorlamaktadır. Çünkü ... ülkemiz, bugünkü ülkemizden ibaret deÄŸildir. Çok daha geniÅŸtir. O geniÅŸ ülkede yaÅŸayan bir millet vardır. Bu millet, bir medeniyetin, islâm medeniyetinin toplumudur. Bu medeniyette, ırk unsuruna, tabii, reel bir gerçeklik olarak bakılır; ancak ırk esasına dayanılmaz. Bu medeniyette, ırklar, renkler, diller, hepsi yanyana, kardeşçe yaÅŸarlar ve bir toplum oluÅŸtururlar... / Nitekim, bin seneden, hatta bin dört yüz seneden beri, bu, OrtadoÄŸu denilen bölgede, ırklar, bu medeniyet anlayışından, bu insanlık anlayışından hareketle, birbirlerine karışmışlardır. Saf olarak bir ırk kalmamıştır. Bazı bölgelerde dil sebebiyle bir takım toplaÅŸmalar görülüyorsa da, bunun, ırklar ayrıdır, birbirinden ayrı yaÅŸamaktadır demek mânasına gelmediÄŸini hepimiz biliyoruz. Suriye, araplardan ibaret deÄŸildir. Suriye’de araplar, türkler, kürtler, çerkezler vardır. Ve bunlar, islâm toplumunun, islâm medeniyetinin oluÅŸturduÄŸu toplumun, yani islâm milletinin fertleri olarak yanyana yaÅŸamışlar, içiçe geçmiÅŸler ve birbirinden ayrılmaz olmuÅŸlardır. Aynı ÅŸey, Irak için de söz konusudur. Irak’a baktığımız zaman, yine orda da kürt, türk ve arap ırkları vardır. Ve bunlar da yine geçmiÅŸ zamanda birbirine karışmışlardır. Aynı gerçeklik, bizim için de söz konusudur. Nüfusun büyük çoÄŸunluÄŸu türk olmakla birlikte, kürt, arap ve daha baÅŸka ıraklardan, Kafkasya ırklarından gelmiÅŸ kardeÅŸlerimiz vardır. Bütün bunlar, bir milletin fertleridir ve hepsi birbirinin kardeÅŸidir ve hepsi birbiriyle kaynaÅŸmıştır.” (Çıkış Yolu 1 – Ãœlkemizin GeleceÄŸi / DiriliÅŸ Yayınları, Ä°stanbul 2002)

***

Okumaya devam edelim, her satırın altını çize çize:

“Siz Fırat’ı ve Dicle’yi bıçakla kesebilir misiniz? Burası senin, burası benim diyebilir misiniz? Oysa Fırat ve Dicle, şırıltılarıyla kendi mecralarında akarlarken bize diyorlar ki, ‘sen nasıl parçalanmazsan, bir bütünsen, ben de bir bütün olarak, yalnız türkün, yalnız arabın, yalnız kürdün deÄŸilim. Hiç kimse bana tek başına sahip çıkmasın. Ben islam milletinin suyuyum, onun can damarıyım. Siz de bundan ibret alınız ve parçalanmayınız, bölünmeyiniz’. Ä°ÅŸte bize coÄŸrafya böyle sesleniyor.”

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.